Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Sehir Bölge Plan.Böl, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Duygu Öztekin
Danışman: Oya Akın
Özet:
18.
yüzyılın ortalarında önceleri Avrupa daha sonra Amerika, Rusya ve Japonya’da
olmak üzere dünya geneline yayılan sanayileşme hareketleri, üretim tesislerinin
yer seçtiği kentlerdeki etkilerinin yanı sıra dünya genelinde de sosyal ve
ekonomik yapının değişimine neden olmuştur. Bu doğrultuda dünya ekonomik
coğrafyası sanayi ile paralel olarak şekillenmeye başlamış, bu tarihten
itibaren ülkelerin üretim coğrafyasında sahip olduğu rol, dünya sanayi
coğrafyasındaki rollerinde de belirleyici olmuştur.
1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, 1929 Büyük Buhran, 1939-1945 İkinci Dünya Savaşı ve bu önemli olayların ülkelerin sosyal, ekonomik ve fiziksel yapılarına etkileri “dünya ekonomik coğrafyasının” yeniden şekillenmesine neden olmuştur. Özellikle savaş endüstrisi ile birlikte sanayileşme anlamında yeni bir döneme giren ülkeler, dünya ekonomik coğrafyasında gelişmiş ülkeler olarak ön plana çıkarken, 1950 sonrasında sanayileşme hamlesini yapan ülkeler ise gelişmekte olan ülkeler olarak tanımlanmıştır. Diğer bir deyişle sosyal ve kültürel gelişimlerini 18. yüzyılda tamamlayan, bilimsel çalışmalara yönelmeleri sonucunda teknolojide atılımlar yapan ve erken sanayileşen bu ülkeler, 20. yüzyıl başında ekonomik bağlamda da diğer ülkelere göre daha fazla gelişmişlerdir. Gelişmiş ülkeler yüksek teknolojiye dayalı bir sanayileşme politikası izlerken, gelişmekte olan ülkeler emek yoğun sanayileşme politikası izlemeye devam etmektedirler. Bu durum literatürde “merkez ve çevre ülke” kavramları ile açıklanmaktadır. Merkez ülkeler teknolojiye dayalı sanayilerde uzmanlaşırken, çevre ülkeler emeğe dayalı sanayilerde uzmanlaşmıştır. Dünya sanayi coğrafyasında ülkelerin merkez ve/veya çevre ülke bağlamında sahip oldukları roller ise yabancı sermayeli firma yatırımları üzerinden okunmaktadır.
Uluslararası
ölçekte ülkelerin üretim coğrafyasındaki rolleri, merkez ve/veya çevre ülke
olma niteliklerinden okunurken, ulusal ölçekte de bu durumun bir benzerinin “merkez
kent / çevre kent” tanımları ile yaşandığı görülmektedir. Erken sanayileşmiş ya
da başat kentlerin sanayileşme politikasından vazgeçerek, hizmetler sektörü
ağırlıklı bir yapıya dönüştükleri ve sanayi yatırımlarını yakın çevresindeki
kentlere kaydırdıkları izlenmektedir. Bu kimlik değişimi ülkesel ölçekli
planlardan, bölge ve kent planlarına dek farklı ölçeklerdeki plan kararları
aracılığı ile sağlanmaktadır. Ancak bu olguda dikkati çeken konu merkez
kentlerin sanayi sedantralizasyon kararlarını üretmeleri, çevre kentlerin ise
bu olgu ile karşı karşıya kalmalarıdır. Dünya’da 1980 sonrası
gelişmiş/gelişmemiş çok yaygın bir coğrafyayı etkileyen sanayi kentinten hizmet
kentine dönüşme isteği ya da bu yönde alınan planlama kararları; gerçeği
yansıtmaktan öte içi boş bir içeriğe taşınmaktadır. Zira hizmet kenti olmak;
sermaye birikimi, teknoloji üretme potansiyeli ve işgücünün donanımları ile
doğrtudan ilintilidir. Oysa bir çok kent bu altyapıya sahip olmadan sanayisini
plan kararları ile desantralize etme kararı aldığında ya bu kararlar hayata
geçirilmemekte ya da ekonomik çöküş şüreçleri ile karşı karşıya kalmaktadır.
Dolayısı ile bir merkez ya da çevre kentin sanayi kimliği, niteliğinin doğru
tespit edilmesi ve geleceğe ilişkin doğru altyapı ve plan kararları ile
yönlendirilmesi; ekonomik bir kalkınmanın ve kentsel gelişmenin en önemli
dinamiği olabilecektir.
Bu
çalışmada günümüzde gerek resmi kurumlarca gerekse ülkemiz ile ilgili oluşturulan
raporlarda sıkça “Sanayi Başkenti” olarak tanımlanan Kocaeli örneği üzerinden; uluslararası
ölçekte ülkemizin dünya sanayi coğrafyasında sahip olduğu rol, ulusal ölçekte
ise Kocaeli’nin ülke sanayi coğrafyasında sahip olduğu rol yabancı sermayeli firmalar
üzerinden okunmaya çalışılmıştır. Sonuçlar göstermektedir ki ülkemiz dünya
sanayi coğrafyasında sahip olduğu jeopolitik konum nedeni ile kıtalar arası
pazarda önemli bir bölgesel üretim ve dağıtım merkezidir. Kocaeli ise bu
coğrafya içerisinde özellikle ülkemizin küresel ve hizmet kenti İstanbul’a
yakınlığı nedeni ile üretim merkezi olarak ön plana çıkmaktadır. Bu durumun ülke
planlama politikaları doğrultusunda alınan üst ölçekli kararlar ile İstanbul ve
etki alanında yer alan Kocaeli için yapılan planlar sonucunda oluştuğu,
tarihsel süreç içerisinde sahip olduğu coğrafi, fiziksel, sosyal ve ekonomik
yapısına aykırı olarak Kocaeli’nin planlama politikaları ile düzenli olarak bir
sanayi kentine dönüştürüldüğünü ortaya konmaktadır.
Anahtar
Kelimeler: Dünya Sanayi
Coğrafyası, Yabancı Sermaye, Sanayi Kenti, Kocaeli