800. Fetih Yılının Eşiğinde Alanya/Alaiye ve Alaaddin Keykubat Sempozyumu, Antalya, Türkiye, 21 - 22 Ekim 2021, ss.395-406
Osmanlı Devlet yapısı içerisinde şehir halkından ayrı olarak diğer bir üretici sınıf da köylüler yani çiftçilerdir. İmparatorluğun ekonomik yapısı zirâate
dayandığından, bu işle meşgul köylülerin devlet açısından ne kadar önemli
olduğu aşikârdır. Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemindeki genel yapısı, Osmanlı toplumunun diğer bir unsuru olan konar-göçerleri zirâat sahalarında (mezra’) küçük çapta tarımla
uğraşmaya zorlarken, bir yandan da onların köyler kurarak yerleşik vaziyete
geçmelerine zemin hazırlamıştır. Bu durumun doğal bir sonucu Anadolu ve Rumeli’de şehir iskânından farklı olarak
sadece tarım ile uğraşanların ve geçimlerini buradan temin edenlerin
oluşturdukları küçük iskân birimleri olarak köyler kurulmuştur. Bazı köylerde
değirmen ve tahînhâne gibi küçük işletmelerde bulunmaktadır. Bu durum bize
köylerin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar da olsa sanayi tesislerine de
sahip olduğunu göstermektedir.
Şehir hayatının pek yaygın olmadığı
klasik dönemde, köylerde çiftçiliğin dışında halkın hayatını idâme ettirebilmek
için bazı ek işlere yönelmiş olduğu da sıkça görülen bir konudur. Köylüler
arasında imam, şeyh, bakırcı, demirci, semerci, hallaç gibi meslek sahibi
çiftçiler olduğu gibi; vergiden tamamen veya kısmen muaf olan kale mülâzımları,
sayyâdân denilen kuşçular, küreci denilen madenciler, devlet
adına pirinç eken çeltükçüler, önemli yollar üzerinde geçitlerin
güvenliğini sağlayan derbentçiler, cami mülâzımları ve zâviyedârlar
bulunmaktadır. Vergi defterlerinde bazen bir köyün tamamı veya önemli bir kısmı
cemaat-ı ulemâ veya zâviyedar olarak yazılmış, vergilerden de
muaf tutulmuşlardır. Osmanlı
Devleti köy ünitesini önemsediği için, köylerde sağlam
bir teşkilatlanma söz konusu olmuştur. Ülke topraklarını özel mülkiyete
vermeksizin, kamu adına elinde tutan ve devlet indinde tarımsal üretimin temel
unsuru olan köylü/çiftçinin, vergi ödeyen ve ödediği bu vergi ile de kapıkulu
ocakları hariç bütün devlet bürokrasisini besleyen bir konumu vardır. Bu
bakımdan, devlet-toplum ilişkileri bağlamında köylünün konumu vazgeçilmez bir
nitelik taşır.
Fakat konar-göçerlerin hareketleri, nüfusun arttığı ve
devlet otoritesinin zayıfladığı dönemlerde, yerleşik köylü yerini ve yurdunu
terk etmiştir. Nüfusun fazla olmadığı ve tarım alanının görece geniş olduğu ilk
devirlerde, devlet otoritesi de güçlü olduğundan, konar-göçerlerin hareketleri
bir sıkıntı oluşturmazken, ne yazık ki sonraki dönemlerde işler değişmiştir. Yerleşik
köylü, eşkıya baskını ve konargöçerlerin ekinlerine zarar vermesi ile mücadele
etmektense, kolay olanı tercih ederek yerini yurdunu terk etmişlerdir. Tüm
bunların sonucu XIX. yüzyılın sonlarına doğru, XVI. yüzyılda önemli bir üretim
merkezi olan köylerin yok olduğunu görüyoruz. Bu çalışmamızda bu köyleri tespit
etmeye çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Alâiye, konargöçer, köylü, yerleşik
hayat, kayıp köyler
Within
the Ottoman State structure peasants or farmers were another productive class
apart from townsfolk. Since the Empire’s economic structure were based on
agriculture, it is clear that peasants who worked in this field possessed great
importance for the Empire. In one hand
the general structure of the Ottoman Empire during the foundation period, were
forcing the nomads which were another part of the Ottoman Society to work in
minor scale agriculture in agricultural lands (mezra’). On the other hand, it
readied the appropriate conditions to make these nomads build villages and
settle. As a natural outcome, villages were built in Anatolia and Rumelia apart
from urban settlements. These villages were the settlements of the people who
worked in agriculture or of those who made their livings out of these lands.
There were also small businesses like mills in these villages. This shows, that these villages had industrial facilities
which at least provided self-sufficiency.
During the classical era when the
city life was not common, people tended to have extra occupations other than
farming which made their lives self-sufficient and it was quite common. There
were farmers among the peasants who also held occupations like imam, sheikh,
coppersmith, ironsmith, saddle maker and carder. Also, there were farmers who
held occupations which made them tax exempt. Some of those can be listed as
follows: Fort lieutenants, birdmen who were called sayyâdân, miners who
were called küreci, çeltükçüler who were employed by the state
for rice plantation, derbentçiler who were responsible for the safety of
the important roads and passages, mosque caretakers and sheikhs of a zaviye who
were called zaviyedâr. Sometimes a whole village or an important
population of a village had been recorded on tax rolls as cemaat-ı ulemâ or
zaviyedâr and thus exempted from paying taxes. Because of the importance
given to the village unit by the Ottoman Empire, there were solid organizations
in villages. The
peasants/farmers had a special status. Because they were the ones who held the
land in the name of the public without having private property, who were the
fundamental element of the agriculture in the eye of the state, who were paying
the tax and thus fed the state beurocracy as a whole with the exception of
Kapıkulu Ocağı. In this regard the peasant was indispensable in the context of
state-society relations.
However,
peasants left their settlements during a time that, there was a population
surplus, nomads were on the move and the state’s authority started to grow
weaker. Movements of the nomads were not a problem during the initial periods
because there was not a population surplus, agricultural lands were relatively
large and the state authority was strong. Unfortunately, the situation changed
during the following periods. Instead of struggling against the bandit raids
and nomads who were damaging their crops, settled peasants chose the easy way
and left their lands. As a result of all of these the villages which were
important production centers during the 16th century has disappeared towards
the end of the 19th century. In this study we are going to try to identify
these lost villages.
Keywords: Alâiye, nomad, peasant, settled life, lost
villages