Edeb, Edebiyat, Medeniyet


Creative Commons License

Taşdelen V.

Hece, sa.261, ss.75-83, 2018 (Hakemsiz Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Basım Tarihi: 2018
  • Dergi Adı: Hece
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Other Indexes
  • Sayfa Sayıları: ss.75-83
  • Yıldız Teknik Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Edebiyat bir kültüre ait mananın dilde ifade bulmasıdır. Onda yalnızca şiir, hikâye, tiyatro, deneme, roman gibi çağdaş edebiyat formları değil, edeb sözcüğünün işaret ettiği şekliyle söz ve eylem üzerinden üretilen kültür de yer alır. Bu anlamıyla edebiyat ve medeniyet ilişkisi modern dönemle başlamaz, binlerce yıl geriye gider. Öyle ki, medeniyeti kuran temel unsurun, söz ve sözde dile gelen mana olduğu bile söylenebilir. Geniş anlamda varlık, özel anlamda insan dünyası, söz ve eylem üzerinden düzene girer. Bu da mitoloji, ahlâk, felsefe, hukuk, bilim, sanat ve estetik şeklinde ortaya çıkar.

Medeniyet kesintisiz bir akış ve devinimdir; bir defada olup bitmiş bir oluşum değil, her an insanların bizzat ürettikleri ve kendisine katıldıkları bir varoluş durumu, kendini sürekli geleceğe aktaran bir hedef; canlı, yaşayan, olan ve oluşturan bir süreçtir. Bu nedenle medeniyet hamlesi bir geçmiş ve gelecek düşüncesi üzerinde ortaya çıkar. Geriye bakması, bugünü anlamak, ileriye yol bulmak ve kendini yeniden üretmek içindir. Geride gelenek vardır, şimdi oluşan ve daha sonra oluşacak olan sürecin kökenleri vardır. Her sahih edebiyat oluşumu, kendisini kendi tarihsel ve kültürel bağlamı üzerinde konumlandırır, oraya havale eder. Bir kültürden, bir tarihten, bir bağlamdan, bir gelenekten yoksun eserler, kendilerini tanımlayamazlar, anlatamazlar. Ancak bir medeniyet halkası içinden çıkan eserler insanlığın dilini konuşurlar.

Bu makalede edebiyatla medeniyet oluşumları arasında nasıl bir ilişki vardır, sorusu ele alınacak, söz konusu ilgi edeb kelimesi üzerinden kurulmaya çalışılacaktır. Edeb, medeniyet ve kültür formları arasında güçlü ontolojik bağların kurulmasına zemin hazırlayabilecek bir kavramdır. O sadece estetik bir kategori olarak değil, sözü ve davranışı birleştiren; hak, adalet, iyilik, güzellik, hakikat değerlerinin kendisinden çıktığı bir ”kök-değer” olarak da ifade bulur. Bu da edebiyat ve medeniyet ilişkisini daha somut bir bağlamda ele almamıza katkı sağlar.