Düşünce ve Kültür Hayatımızda Dede Korkut Sempozyumu, Bayburt, Türkiye, 21 - 22 Mayıs 2015, ss.71-78
İnsan,
bir ad varlığıdır. Ad alma ve ad verme, onun en temel özellikleri arasında yer
alır. İnsan, sadece kendisine ad vermez; duyu, sezgi ve düşünceleriyle
ulaşabildiği diğer varlıklara da ad verir; canlıları ve cansızları adlandırır.
Bu işlemin sonucunda iki varlık alanı oluşur: (1) Dış gerçeklik alanı, (2) dilsel/zihinsel
varlık alanı. İnsan, isimlerle nesneleri düzenler, tasnif eder, bilgiye
dönüştürür. Bu durum, insanın gerçeklik alanı ile ilişkisini tanzim eder. Taşa
taş, toprağa toprak demek, suya su, ateşe ateş demek, insanın bir özelliğidir. Evrende
insan bilincine kendini gösteren, insanın bir şekilde kendisiyle ilişki kurduğu
her nesnenin bir ismi vardır. İsim verme olayının dil ile, dilin kökeni ile
ilgili bir sorun olduğu görülebilir. Adların kökenini sormak, dilin kökeni
sormaktır. Ad verme ve ad alma, insanın varlıkla kurduğu en temel ilişki
biçimlerinden birisidir.
Dede
Korkut tipi, Türk sözlü gelenek ve kültür tarihinde önemli bir yere sahiptir. O,
sözün ve sağduyunun sahibi bir bilge kişilik olarak öne çıkar. Pek çok
özelliğinin yanında bir de “ad verme” özelliği vardır. Ad verme töresi, çeşitli
hikâyelerde geçer. Toplam on iki adet Dede
Korut Hikâyesi’nden üçünde doğrudan ad verme, diğer bazılarında ise ad alma
ve ad verme törenine göndermeler vardır.
Bilgeliğin, yaşam deneyiminin, sezgi ve manevi gücün temsilcisi olarak
öne çıkan Dede Korkut, bir cesaret, yiğitlik ve kahramanlık yaşantısı sonucu
isim almayı hak eden kişiye, gelir isim verir; hatta kendiliğinden gelmez, isim
vermesi için toplumun ileri gelenleri tarafından davet edilir.