Medya ve Din Tartışmaları Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 2 - 03 Nisan 2015
İnsan, bir değerler varlığıdır;
değer üreten ve değerle yaşayan bir varlıktır. Hayatını bir değere göre
düzenleyen, bir değere göre eylem ve davranışlarını, karar ve tercihlerini
yönlendiren bir varlıktır. İnsanın dünyaya, insanın insana, insanın Tanrı’ya bağlanışı,
belirli değerler çerçevesinde gerçekleşir. Onun değerler varlığı olması, bir
yandan değerle yaşaması, bir yandan da değer üretmesi anlamına gelir. İnsan
“değerli” bir varlıktır. Felsefe tarafından ele alınan temel değerlerden ikisi
etik ve estetik değerlerdir. Buna hak ve adalet değerlerini de eklemek gerekir.
Etik değerler, iyilik/erdem değerleri etrafında toplanan, insanın eylemlerine
yön veren değerleri ifade eder. Estetik değerler ise güzellik değerleri
etrafında toplanır ve daha çok bireyin beğeni duygusu etrafında şekillenirler.
Hak ve adalet değerleri ise, nerede ve ne zaman olursa olsun, filozofların ve
aydınların üzerinde en çok titrediği, en çok düşündüğü değerler arasında yer
alırlar. Dinin de kendine göre değerleri vardır. Bu değerler, sözünü ettiğimiz
etik, estetik ve hukuki değerlerle iç içedir. İman, bu değerler çerçevesinde
biçimlenir. Ancak, etik derken, estetik değer derken, hukuk derken, sadece
Tanrı’ya bağlanmayız, topluma ve diğer insanlara da bağlanırız. Din, vaz ettiği
değerlerle bizi bir yandan Tanrı’ya, bir yandan da diğer insanlara bağlar. Bu
bağlanış, imanın kendine özgü içtenlik değeri çerçevesinde gerçekleşir. Bu
bildiride, imanın içsel hakikatini oluşturan “içtenlik” değerinden hareketle,
din ve medya ilişkisi irdelenecektir.