Hece, sa.213, ss.83-94, 2014 (Hakemsiz Dergi)
Kişinin kendini ifade etme ve başkasına
ulaşma isteği, içinde yaşadığı zamanın teknik imkânlarına göre biçim kazanır.
Geçmişten günümüze doğru gelindiğinde, mağaralara çizilen resimlere, kayalara,
ağaçlara oyulan şekillere, duvarlara yazılan yazılara varıncaya değin, bütün bu
iletişim çabalarında sosyal medyanın ilk örneklerini bulabiliriz. Bu araçların
en ileri aşaması, internet teknolojisi içinde ortaya çıkan iletişim ağlarıdır.
Sosyal medya toplumun haber aldığı, bilgilendiği, buluştuğu büyük bir “meydan”
gibidir. İletişim teknolojileri geliştikçe, sosyal medyanın içeriği ve tarzı da
değişmiştir. Günümüze doğru gelindikçe gazeteler, radyo ve televizyon
kanalları, kısmen de olsa, tek taraflı bir yayın akışı olmaktan çıkarak
toplumun kendini ifade ettiği aygıtlara dönüşmüşlerdir. Bir iletişim aygıtının
“sosyal medya” vasfını kazanabilmesi için yalnız topluma hitap etmesi yetmez,
toplumun kendini ifade edebilmesine imkân da tanıması gerekir. Buna göre sosyal
medya tek taraflı bir iletişim ve yayın akışı değil, içinde pek çok öznenin
bulunduğu, birbiriyle diyalog oluşturduğu bir iletişim ortamıdır.
Bu geniş ifade imkânı, hemen her alanda
olduğu gibi edebiyatta da yansıma bulmuş, edebiyat da bir anda sosyal medyanın
renkli, hareketli ve curcunalı ortamı içinde buluvermiştir kendisini. İşte
burada sorgulanacak husus, sosyal medyanın edebiyat ortamı açısından doğurduğu
imkânların neler olduğu sorusudur. Soruyu şu şekilde de sorabiliriz: sosyal
medya ve edebiyat arasında nasıl bir ilişki kurulabilir: sosyal medya,
“edebiyat olayı”nı, yazar, okuyucu ve metin bağlamında nasıl etkiler? Sosyal
medya edebiyat için bir imkân mıdır, yoksa edebiyatın kendini tükettiği bir elverişsiz
ortam mı?