TURKISH STUDIES, cilt.11, sa.10, ss.591-604, 2016 (Hakemli Dergi)
İki tür şiir anlayışından söz edebiliriz. Bunlardan biri şiiri ilhamla,
diğeri ise belirli bir bilgi ve kültürle yapılan, inşa edilen bir nesne olarak
açıklar. Konunun Platon’a, Aristoteles’e kadar geri giden felsefi ve tarihsel
bir temeli vardır. Platon, İon diyaloğunda şairleri “tanrıların tercümanı”
olarak tanımlarken “esin” üzerine vurgu yapar. Aristoteles ise şiirden
“güzelleştirilmiş dil” olarak söz eder; bununla poiesis kelimesinin de
işaret ettiği “yapma”, “üretme”, “inşa etme” faaliyetine işaret eder.
“Rainer Maria Rilke ve Hilmi Yavuz’un Poetikaları Üzerine: Bir
Karşılaştırma Denemesi”başlığını taşıyan bu çalışmada, Rilke’nin, esinini
Auguste Rodin’den aldığı, Yeni Şiirler (Neue Gedichte) adlı şiir kitabıyla
öne çıkan “nesne şiir” (dinge Gedicht) anlayışı ile Hilmi Yavuz’un “yapılan
bir nesne olarak şiir” anlayışı arasında bir karşılaştırma denemesi
yapılacaktır. Bu şairler, poetik tutum ve görüşü olan şairlerdir; şiirlerini
kendi poetikaları çerçevesinde üretmişlerdir. Her ikisi de şiiri bir bilgi,
teknik, kültür ve mühendislik faaliyeti olarak görmüşlerdir. Bu
benzerliğin nasıl ve hangi konularda ortaya çıktığı, şiire nasıl yansıdığı,
estetik ve felsefi dayanaklarının ne olduğu ve giderek ilham eseri şiir ile
inşa biçimi olarak şiir arasında ne tür farklarının bulunduğu konuları
makalenin temel sorununu oluşturacaktır.