İdeal Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2022
19. yüzyılın sonlarında imparatorluğun en huzurlu bölgelerinden kabul edilen Cebel-i Lübnan, Beyrut, Kudüs, Suriye ve çevresinden; başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine birçok Osmanlı vatandaşı göç etmiştir. Bu çalışmada özelde Cebel-i Lübnan ve çevresinden, genelde Suriye ve Kudüs’ten daha açık bir ifade ile Doğu Akdeniz’de bulunan Lübnan ve Suriye limanlarından veya liman olmayan yerlerden Amerika’ya yapılan resmi ve gayriresmi [kaçak yollardan] yapılan göçlerin nedenleri ve sonuçları ortaya konmaya çalışıldı.
Çalışmamızın mekânsal sınırlarını Lübnan mutasarrıflığının siyasi coğrafyası ve hinterlandı oluşturdu. Çünkü bu göçmenler daha çok Suriye, Beyrut ve bölgedeki limanları kullanmış olsalar da Cebel-i Lübnan ve Suriye ahalisi olarak anılmışlardır. Belgelerde göçmenler için: Lübnanlı, Suriyeli, Cebel-i Lübnan halkından, Cebel-i Lübnan ahalisi, Suriye halkı, Suriye ahalisinden, fellah takımından, Suriyeli fellah gibi birçok tanımlama kullanılmıştır. Bunun yanında Cebel-i Lübnan ve Suriye’den göç edenlerle ilgili Beyrut, Trablus [Şam], Kudüs, Kudüs’ü Şerif, Şam gibi birçok yerleşim yeri de göçmenlerin göçtükleri yerler olarak belgelere yansımıştır. Onun için Suriye ve Lübnan sahillerini kullanarak kaçak veya izinli şekilde göçenlerin tam olarak nereli olduğunu tespit etmek neredeyse imkânsızdır. Bazı belgelerde göçmenler için veya yakalananların adli işlemleri sırasında Suriye Ermeni’si, Suriyeli Müslüman Fellah, Marûnî, Hristiyan ve Müslüman ahali gibi sınıflama yapılmışsa da bu çok genel bir tanımlamadır. Göçmenlerin etnisiteleri, kökenleri ve dini inançları sonra yapılabilecek daha mikro ölçekli bir çalışmada gözler önüne serilebilir. Bu konuda Meryem Günaydın’ın History Studies dergisinde yayımlanan “Fellaheen Smuggling from the Mount Lebanon” isimli makalesi ve Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi’nde yayımlanan “Osmanlı Döneminde Suriye Havalisinden Amerika’ya Göçler” isimli çalışması bu alanda yapılan önemli çalışmalar olarak gösterilebilir. 1 Ayrıca Osmanlı Suriye’si, bugünkü Suriye topraklarını, Lübnan’ın tamamını, Ürdün’ün kuzey bölümünü ve bugünkü İsrail topraklarını kapsayan alana verilen addı. Suriye bir etnisite ve devletin sınırlarını ifade etmenin ötesinde coğrafi bir bölgeyi tanımlıyordu.
Zaman olarak ise mutasarrıflığın kurulduğu tarih olan 1861 yılından, bölgenin Osmanlı egemenliğinden çıkıp Fransız mandasının başladığı 1920 yılına kadar olan dönemi incelemeyi uygun bulduk. Zaten göçler de 1850’li yılların ortalarından bil itibar başlamış ve daha sonraki yıllarda artarak devam etmiştir. Zaman sınırlamasını yapmak elbette mekân sınırlamasını yapmaktan çok daha kolaydır. Fakat zaman sınırlamasını yaparken birçok belgede benzer söylemlerin kullanıldığına şahit olduk. Mesela göçlerin yoğunlaştığı 1890’dan başlayarak neredeyse imparatorluğun dağılışına kadar göçlerin önlenmesi, göçlerin azaldığı, göçlerin artarak devam ettiği, göçlerin bitmek üzere olduğu, tedbirlerin artırılması, görevlilerin ihmalkâr tutumlarının önüne geçilmesi gibi sık sık benzer ifadeler ile göçün önlenmesi ve nedenleri ile ilgili emirler, talimatlar, yapılması gerekenler gibi birçok yazışma vardır. Konsolosluklardan gelen raporlarda, yakalanan göçmenlerle ilgili sayısız bilgi ve mâlumat mevcuttur. Bu yazışmaların tasnifini yapmak ve bir zamana oturtmak elbette çok zor bir işti. Bu nedenle metin içerisinde sık sık kronolojik sorunlar ortaya çıktı. Farklı konularda kullanılan belgeler bir takım kronolojik karmaşıklıklar gibi görünse de aynı belge içerisinde farklı konuların ele alınmış olması ve o belgenin farklı zaman dilimleri veya farklı konu başlıkları altında kullanılması bu sonucu doğurdu. Fakat metin içerisinde tarihsel akış mümkün olduğu ölçüde korunmaya çalışıldı.
Kaynaklarımızı Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi belgeleri, göç edenlerin yazdıkları hatıralar, Amerika Birleşik Devletleri’nde göçmenlerin çıkardıkları gazete ve mecmualar ile Amerika’da yayın yapan Amerikan gazete ve dergileri ile bunlara dayalı daha sonra yapılan çalışmalar oluşturdu. Kaynaklarla ilgili bilgi, giriş bölümünde daha ayrıntılı şekilde açıklandı.
Bu çalışmanın ortaya çıkma aşamasında bana katlanan eşim Lütfiye’ye, sınav hazırlık sürecinde olan büyük oğlum Ramazan Fatih’e, aynı çalışma masasında bilgisayarın başına oyun için oturduğu zaman “Hiç faydalı bir iş yapmayacak mısın?” dediğimde bana her zaman hazır bir cevabı olan küçük oğlum Kerim Alp’e ve henüz bir yaşını yeni doldurup yürümeye başlayarak masanın yanına gelip “Şu bilgisayarını bırak da beni kucakla” dercesine bakan kızım Gülnihal’e sabırlarından dolayı ne kadar teşekkür etsem azdır. Ayrıca bir proje önerisi ile başlayan çalışmamıza maddi destek sağlayan Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Koordinatörlüğüne, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi çalışanlarına, İSAM Kütüphanesi çalışanlarına ve adını sayamadığım fakat imkânlarından yararlandığım birçok kurum ve kuruluş ile bana fikrî açıdan her türlü desteği sağlayan dostlarıma da ayrı ayrı teşekkür ederim.