8. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi, Çorum, Türkiye, 22 - 23 Ağustos 2020, ss.103-104
Kanser,
hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile birlikte büyüyüp yayılan ve bunu takiben
normal hücrelere yer bırakmayan, vücudun istediği gibi çalışmasını engelleyen
bir hastalıktır. Meme kanseri, günümüzde en çok kadınlarda görülen, ortaya
çıkma yaşı günden güne azalan ve kadınlarda ortaya çıkan tüm kanser türlerin de
%30’unu oluşturan bir kanser türüdür. Günümüzde meme kanseri tedavisi için
cerrahi tedavi, radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi (ilaç tedavisi) ve
hormonoterapi (hormon tedavisi) gibi standart tedavi yöntemleri
uygulanmaktadır. Buna ek olarak yeni
yöntemler araştırılmaya devam etmektedir.
Kalsiyum
fosfat seramikleri arasında bulunan hidroksiapatit, kemikte ve dişlerin mine ve
dentin tabakasında bulunan ve kimyasal formülü Ca10(PO4)6(OH)2
olan kalsiyum tuzudur. Hidroksiapatit hegzagonal kristal yapıya sahiptir.
Ayrıca hidroksiapatitin yüzey özellikleri nedeniyle çeşitli metalleri ( kurşun,
çinko, kadmiyum, kobalt vb. gibi), çok çeşitli ilaç etken maddeleri,
proteinler, boyarmaddeler, enzimler gibi maddeleri üzerine adsorblaması üzerine
yapılan çalışmalar HA seramiklerin çok iyi bir adsorban madde olduğu ortaya
koymaktadır. Bu bağlamda yapılan çalışmada elde edilen nano boyutlu
hidroksiapatit-doksorubisin kristalleri ilaç taşıyıcılı sistem olarak
kullanılmıştır.
Bu çalışmada, doksorubisin yüklü hidroksiapatit (HA) taşıyıcıları
üretilmiş ve karakterize edilmiştir. Kalsiyum nitrat tetrahidrat, diamonyum
hidrojen fosfat ve doksorubisinden yaş kimyasal yöntemi ile elde edilen
hidroksiapatit, sırasıyla hidrotermal yöntem ve liyofilizasyon uygulanarak nano
boyutlu hidroksiapatit kristalleri üretilmesinde kullanılmıştır. Sentezlenen
nano boyutlu hidroksiapatit-doksorubisin kristallerinin karakterizasyonu
yapılmış ve MCF-7 meme kanseri hücre hattında sitotoksisite testi yapılmıştır.
Elde edilen bulgulardan yola çıkarak doksorubisin hidroksiapatit kristallerine
başarılı bir şekilde yüklendiği ve MCF-7 meme kanseri hücre hattında öldürücü
etkisinin doksorubisinden daha fazla olduğu gözlemlenmiştir.