Doubt: Paths Bifurcated Garden


Creative Commons License

Taşdelen V.

Başka Psikiyatri ve Düşünce Dergisi, no.5, pp.203-216, 2010 (Non Peer-Reviewed Journal)

Abstract

 

Yolları Çatallanan Bahçe, Jorge Luis Borges’in bir öyküsünün adı. Aynı başlığı taşıyan kitabını ne zaman aldım, ne zaman okudum, bilmiyorum. Bildiğim şey, bir zamanlar elimde dolaşmış olması. Can sıkıcı bir uğraşıyı göze alabilsem, belki kitaplığımın bir köşesinde bulabilirim onu. Ama bir kuşkum var: 1992 yılında, yüksek lisans tez savunmamı yaptıktan sonra, hüznün ve sevincin derin sarhoşluğu içinde, Van’daki öğretmenlik görevime başlamak üzere Fahri’nin üzgün bakışları altında Topkapı otogarından bindiğim Van otobüsünde unuttuğum kitap (ah o güzelim günlüğüm de vardı) Yolları Çatallanan Bahçe olmasın? Ve nedense, o kitabı orada ya da başka bir yerde unuttuğum (ya da unutmadığım) hâlde, “Yoları Çatallanan Bahçe” ifadesini sık sık hatırladım. “Kuşku” konusunda bir yazıya soyunduğumda ilk aklıma ilk gelen o oldu; tıpkı daha önceleri kimi zaman kuşku yerine “yolun çatallanması” imgesini kullandığım gibi. Ve onu yazıma başlık yapmakta kuşkulanmadım. Yolun birden çoğa doğru gitmesi, yolların kendi içlerinde tıpkı vücuttaki damarlar gibi dallanıp budaklanması, çatallanmayı ifade eder. Hepimizin hayatında çeşitli dönemlerde yollar çatallanır. Tıpkı, Van otobüsüne doğru giderken benim de yollarımın çatallanması gibi.

Pascal, “insan, çökmüş ve yıkılmış bir bina değildir” der.[1] İnsanın harabe bir binaya benzememesi, içindeki canlılığa, yaşantıya, duygusal, rasyonel, tensel ve tinsel çeşitliliğe işaret eder. İnsan demek, yol demek, yollar demektir. İnsan demek, duygu ve düşünceler demektir. İnsan demek, bilinç demektir. Yalnız akıl, yalnız duygu demek değildir, yalnız ruh, yalnız beden demek değildir. Bunların hepsi demektir, hepsinin çelişkisi ve savaşı demektir. Daha “insan” der demez, bu savaşın sesidir derinlerde bir yerde duyulan. Bu yollar, aklın ve hislerin, insan olma potansiyelinin etkin hâle gelmesiyle ortaya çıkar. Kimisi çok yürür o yollarda, kimisi az. Kimisi kaybolur karanlıkta, kimisi aydınlık kılar dünyayı. Felsefe, edebiyat ve sanat alanı, insanın duygusal ve zihinsel, teorik ve pratik dünyasındaki bu çatışmanın, bu yolculuğun örnekleri ve derinleşmeleri ile doludur. İşte kuşku, insan denen bu bütünlüğü oluşturan kompleks ve çelişkili yapının ateşleyici unsurlarından biridir. Onun etkisi yalnız zihinsel dünyada duyulmaz, pratiğin dünyasında da duyulur. Kuşku demek kimi zaman dinginleşmeyi, kimi zaman şiddeti, kimi zaman acıyı, kimi zaman da sevinci dile getirir. Bu onun “esenlik çizgisi” ile alakalı bir durumdur. İşte bu makalede, kuşkunun insan dünyasındaki yeri anlaşılmaya ve “esenlik çizgisi” belirgin kılınmaya çalışılacaktır.



[1] Pascal, Düşünceler, Çev. İ. Zeki Eyüboğlu, Oluş Yayınları, İstanbul, 1960, s. 21.