İDİL, cilt.9, sa.73, ss.1434-1454, 2020 (Hakemli Dergi)
İnsanlığın varoluşlarından bu yana ortaya konmuş din öğretilerinin, o topluluğun değerleri ve cinsiyetler arasındaki
hiyerarşik düzen gibi birçok konuda fikir verdiği görülmektedir. Bu öğretiler, toplumların geliştikçe özlerini korumuş
olsalar da ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel koşullarla başlangıçtaki saf halinde kalmadığını, toplumların sosyal
değişime uğratıldığı gözlemlenmektedir. Tarih boyunca da zanaatkar ve sanatçılar kutsal metinleri daha geniş kitleye
görsel olarak yaymak amacıyla resim, oyma, heykel ve minyatürler aracılığı ile imgeleştirdikleri kutsal figürlerde
kullanılan kişisel betimleme ve semiyotik dil sayesinde, geçmişteki toplumların sosyolojik yapılarının bugün
okunmasında ayna olmaktadır. Bireysel ve toplumsal mit niteliği taşıyan ve kadın-erkek ilişkisini, ahlakî gelenek ve
görüşlerin köken ve niteliğini gösteren “Yaratılış Öyküsü” ise sanatçıların en çok eser ürettiği hikâyelerden biridir.
Batı’da laikleşme süreci sonunda dinsel denetim pratiklerinin bir bölümü laik denetleyici pratiklerine entegre olmuşsa
da dinsel kalıplar, motifler, imgeler ve uygulamalar kültürün genel akışı içine girerek aile ve cinsellik çevresinde dönen
bir ahlaki söylem yaratmıştır. Bu söylemler üzerinden Yaratılış Öyküsü betimlemesi ile konumlandırılan “Kadın”ın,
Rönesans dönemine kadar Batı ve İslam düşünürlerini etkilemiş olan Aristoteles’in tesiri sayesinde köle ile aynı statüde
değerlendirildiği görülür. İslamiyet’te ise resim ya da tasvir, başta tevhid ilkesinin gözetilmesi olmak üzere, bazı
sebeplerden dolayı sakınılarak kendisine mesafeli durulduğu için, bir “minyatür sanatı” olarak ortaya çıkmıştır.
Kur’an’da, Havva’nın yaratılışı Yahudilik’teki ve Tevrat’taki kadar detaylı aktarılmadığından dolayı, ilk Hristiyan
sanatında görülen yarım oluşmuş, Âdem’den yaratılan kadın betimlemesine İslam sanatında rastlanmamaktadır. Fakat
en çok betimlenen “Cennetten Çıkarılış” ile ilgili minyatür örnekleri üzerinden Havva ve Âdem’in tasvirleri, diğer
modern dinlerdeki kullanımlarla karşılaştırılabilir. Buna göre, ortak ataerkil anlayış ile karşılaşılırken farklılıklar da
gözlemlenebilmektedir. Bu çalışmada, Rönesans öncesi ve sonrası Avrupa sanatçılarının resim ve heykellerindeki
Yaratılış Öyküsü betimlemeleri ile İslam coğrafyasının minyatürlerindeki betimlemeler karşılaştırılarak; Âdem ve
Havva figürlerinin görsel iletişimdeki ikonografisinin incelenmesi ve kadının toplumsal ve sosyolojik konumunun ortaya
konması hedeflenmektedir.