KENTSEL YEŞİL ALANLARIN SÜRDÜRÜLEBİLİR YÖNETİMİ ÇALIŞTAYI, Kayseri, Turkey, 2 - 04 February 2024
Deprem Sonrası
Kalıcı Konutlarda Peyzaj ile Terapi
Prof.Dr.Mustafa
VAR*
Depremler çok kısa süre içerisinde oluşan ve çok büyük etkiler bırakan doğal afetlerdir. Bu afet sonrasında muhtemel psikolojik travma tablosunun ne kadar büyük olacağı ortadadır. Bu olumsuz tablonun insanlar üzerinde bırakacağı etkiler ilk hafta, ilk 3 ay, ilk bir yıl ve uzun vadede olan etkilerdir. Bu tür bir felakete maruz kalmış insanlarda, bu afetten fiziksel bir yara almadan kurtulmuş olsa bile aşırı sinirlilik ya da endişe hali görülme, her an deprem olacakmış gibi hissetme ve korku duyma, konuşma, yaşadıklarını anlatma hissi artar, birliktelik duygusu ve komşulara yardım etme isteği ön plana çıkabilir.
Depremzedelerimizin yaralarını sarabilmek için en başta çözülmesi gereken problem, barınma sorunudur. Ancak barınmanın yanı sıra insanlarda hala iç mekanlarda kalma korkusunun devam ettiği göz ardı edilmemelidir. Depremin çok küçük şiddetlerde tekrarlanması durumunda bile insanlar yaşadıkları felaketi ve korkuları hatırlayarak kendilerini dış ortamlara atmaktadırlar. Depremzedelerin pek çoğu açık mekanları kapalı mekanlara tercih ederler. Açık mekanlarda kendilerini daha rahat ve huzurlu hissederler. Onların psikolojik durumlarını da dikkate alarak açık mekanlarda vakit geçirebilecekleri, zaman zaman bir araya gelebilecekleri, dayanışma ihtiyacına cevap verebilecek, rahatlık, huzur ve güven veren, endişe ve korku oluşturmayacak peyzaj alanları hazırlayarak çevresel psikoloji teknikleri kullanılmalıdır. Bu nedenlerle ilk dönemden itibaren Peyzaj ile Terapi devreye girmelidir. Peyzaj ile terapi eski çağlardan ve özelikle ortaçağdan itibaren Selçuklu ve Osmanlı Dönemi’nde de sıklıkla başvurulmuştur. Bitkilerin değişik özellikleri kullanılarak, renk, koku, bazen ses (müzik ) ve suyun rehabilite edici özellikleri tedavi etme amaçları ile kullanıldığını biliyoruz.
Deprem sonrası yapılacak peyzaj tasarımları, her zaman yaptığımız bir yeşil alan tasarımı gibi görülmemesi gerekir. İnsanlara korku , endişe verici, hüzün ve melankolik duyguları oluşturacak peyzajlardan kaçınılmalıdır. Bitkilerin psikolojik açıdan insanlar üzerinde tedavi edici, rahatlatıcı, sakinleştirici, neşe verici etki oluşturacak şekilde kullanılması temel ilke olmalı, dört mevsim renk sürekliliği ve canlılığı gösterecek türler seçilmelidir. Örneğin soğuk renkli (mavi,yeşil) daha çok sakinleştirici, rahatlatıcı, huzur verici ve dinlendirici etkileri yada yatay çizgilerin durgunluk, durağanlık, dinlenme hissi değerlendirilmesi gerekirken, insanda gerginlik, yalnızlık, hüzün duygusu veren toplumumuzda ölüm, mezarlıkları çağrıştıran sütun ve piramit formlu bitkileri kullanılmaması gerekir.
Araştırmalar stresli hastaların doğal çevreye yalnızca 4-6 dakika maruz kaldıktan sonra kan basıncında düşme, tansiyonlarında düzelme olduğunu, böyle bir alanda iyi bir ruh haline büründüklerini ortaya koymuştur. Tüm bu etkiler dış mekanlarda Farabi’nin “Musiki-ul-kebir” adlı eserinde ortaya koyduğu gibi müzik ile birleştirilirse (Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem, Büzürk makamı: İnsana korku verir bu nedenle kaçınılması gerekir, Ancak, Buselik makamı: İnsana kuvvet, Hüseyni makamı: İnsana sükunet, rahatlık verir bu nedenle kullanılması gerekir) terapi daha da desteklenecektir. Sadece makam değil Farabi’ye göre makamın hangi saat dilimi aralığından dinlenilmesi de büyük önem gösterir.
Bu çalışmada, peyzajın yapısal ve bitkisel tüm öğelerinin çevresel psikoloji ilkeleri ile nasıl tasarlanırsa en ideal terapinin yapılabileceği örneklerle açıklanmıştır.