Mahalle Mektebi, sa.7, ss.52-55, 2012 (Hakemsiz Dergi)
Felsefe ve edebiyat, zihnin iki
farklı tutumu olarak ortaya çıkar; bir tutum şiiri, öyküyü, romanı üretirken
diğeri düşünceyi ve felsefeyi üretir. Bunlar birbirini dışlayan değil,
tamamlayan, destekleyen ve kimi durumda içeren tutumlardır. Bunun bir ürünü olarak
felsefede edebiyat, edebiyatta da felsefe bulunur; kimi durumda şair filozof,
filozof da şair olarak ortaya çıkar. Dikkatle bakıldığında büyük filozofların
eserlerinde bir ifade gücü olarak edebiyat, büyük edebiyatçıların eserlerinde
de bir derinlik olarak felsefe bulunur. Renan, felsefe ve edebiyat arasındaki
bu ara bölgeye, bu ortak alana işaretle, “Nasıl ki Beranger şarkı şekli altında
her şeyi söyleyebildi ise bir başkası roman şekli altında, bir başkası tarih
şekli altında aynı şeyi yapabilmiştir” der. Heidegger de felsefe ve edebiyat
arasındaki bu ortak bölgeyi, düşünce ve şiir arasındaki “gizli akrabalık alanı”
olarak niteler; bu akrabalığın nedeni olarak da dili gösterir; zira her ikisi
de dilde ortaya çıkar, dile hizmet eder. Ama şunu da ekler: “Bu ikisi arasında
bir benzemezlik de vardır, zira ayrı ayrı dağlarda yaşar onlar.” Böylece ortak
kümenin dışında kalan bölgelere de işaret eder.