Uluslararası Medya ve İletişim Araştırmaları Hakemli Dergisi, cilt.4, sa.1, ss.52-68, 2021 (Hakemli Dergi)
Sinema güzel sanatların en genci , günümüzün en popüler sanat dalı ve en etkili kitle iletişim araçlarından olma özelliklerinden dolayı toplumsal bakışı hem etkiler hem de ondan etkilenir. İcat olduğu günden itibaren, egemen olan ataerkil ideolojinin topluma empoze ettiği toplumsal cinsiyet rollerini sürekli olarak yeniden üreten ve bu rollerin pekişmesi için büyük rol üstlenen sinema, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası başlayan toplumsal değişimle ve 70’li yıllardaki kadın hareketlerinin yaygınlaşmasıyla, hem içerik hem de işleniş biçimi açısından dişil olan kadın anlatısı ile tanışmıştır. Günümüzde klasik anlatı sinemasının hala stereotiplerle karşımıza çıkarmaya devam ettiği kadın ancak kadın anlatısının kullanıldığı alternatif filmlerde ikincil olmayan bir biçimde yansıtılmaktadır. Bu çalışmada “Marriage Story” filmi günümüzün en büyük film üreticilerinden Netflix’in yayın politikalarını oluştururken kadın anlatısına nasıl yaklaştığını irdelemek amacıyla feminist kuram bağlamında incelenmiştir. Bu amaçla ana karakterlerin nasıl sunulduğu, hangi mekanlarda gösterildiği kadın anlatısı ve dişil film dili çerçevesinde analiz edilmiştir. Yapılan inceleme sonucunda filmin, ataerkil ideolojinin dayattığı toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmediği görülmüş; kadını feminist filmlerin en temel çıkış noktası olan kadının özne olarak sunması, öldürücü cezbeden izlenirlik nesne (femme fatal) ya da kurban olarak yansıtmaması, güçlü, özgür ve kendi seçimlerini yaşayan film kişisi olarak işlemesi ve özel alana hapsetmeyip kamusal alanlarda göstermesi bakımından kadın anlatısı oluşturduğu ve dişil bir dili tercih ettiği tespit edilmiştir.
Because cinema is the youngest of the Fine Arts and the most popular art branch of today and one of the
most influential mass media, it both affects and is influenced by the social view. Cinema, which
constantly reproduces the gender roles that the dominant patriarchal ideology imposes on society and
plays a major role in strengthening these roles from the day it was invented, has been introduced to the
female narrative, which is feminine both in terms of content and the way it is processed, especially with
the social change that began after the Second World War and the spread of women's movements in the
70s. Today, the woman that classic narrative cinema still continues to encounter with stereotypes, is
reflected in a non-secondary form in alternative films where the female narrative is used.
In this study, the film “Marriage Story” was examined in the context of feminist theory in order to
examine how Netflix, one of today's largest filmmakers, approaches the female narrative when creating
its broadcast policies. For this purpose, how the main characters are presented, in which places they are
shown, has been analyzed within the framework of the female narrative and the feminine film language.
The review found out that the film did not reproduce the gender roles imposed by patriarchal ideology. It
has been found that the film creates a female narrative and prefers a feminine language in terms of
presenting women as subject, not reflecting women as victim or femme fatal, processing her strong, free