Kemalettin Tuğcu: Çocuklara Okumayı Sevdiren Yazar, Mustafa Ruhi Şirin, Editör, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, ss.119-126, 2018
Bakıldığında
Kemalettin Tuğcu hikâyelerine iki tür eleştirinin yöneltildiğini
görebiliriz. Bunlardan biri estetik, diğeri
varoluşsal çerçevede ortaya çıkar. Bu eleştirilere göre, Tuğcu’nun kitapları, estetik
açısından zayıf metinlerdir; öyle ki, onlarda bir sanat bulmak neredeyse imkânsızdır.
İçerik açısından ise okuyucuyu hüzne ve gözyaşına boğan, acıma ve merhamet
duygularını yoran karamsar anlatılardır.
Kullanılan
bakış açısına göre, bu tür eleştiriler getirebilir; ancak Tuğcu’nun hikâyelerinde
farklı bakış açılarını hak edecek özellikler de vardır. Bu yazıda söz konusu eleştirilere
cevap verecek, onların haklılığı ya da haksızlığı konusunda bir yargıda
bulunacak değilim; ancak kendi öznel deneyimim çerçevesinde, Tuğcu hikâyelerine
“bir umut anlatısı” olarak bakmanın da mümkün olabileceğini dillendirmeye
çalışacağım. Bu bağlamda cevap arayacağım sorular şunlardır: Tuğcu’nun öne
çıkardığı tipler gerçekten karamsar tipler midir? Tuğcu’nun hikâyeleri, çaresizlik
ve umutsuzluk duygusu veren kara anlatılar mıdır, yoksa ne olursa olsun, zorluk
karşısında yılgınlık göstermemeyi, acıya teslim olmamayı, sabretmeyi, dirençli ve
iyimser olmayı telkin eden umut anlatıları mıdır? Onun hikâyelerindeki
pedagojik ve varoluşsal dokuyu yakalayabilmek için bu soruları sormak önemli
görünüyor.