in: İki Toplumun Aydını Şemseddin Sami, Y. Topaloğlu, A.N. Özdemir, B.B. Acar, Editor, Trakya Üniversitesi, Edirne, pp.45-58, 2017
İnsan
kültür üreten, yaşadığı dünyayı kültüre dönüştüren bir varlıktır. Kültür
üretmek, onun ayırıcı vasfıdır. Taşla kültür üretir, toprakla kültür üretir,
renklerle seslerle kültür üretir: binalar kurar, şarkı besteler, resim yapar…
Bunun yanında insan dille de/dilde de kültür üretir: şiir yazar, türkü söyler,
masal anlatır, felsefe ve bilim eserleri meydana getirir; böylece doğal dille,
doğal olmayan bir dil ortaya koyar. Doğanın malzemelerini kullanarak, doğaya,
nasıl ki doğada olmayan kültürü ekliyorsa, aynı şekilde doğal dile de doğal
olmayan kesbî lisanı ekler. Lisan-ı kesbî, doğal lisanı kullanarak
dilde kültür oluşturmak; dünyayı, hayatı, varoluşu dilde yeniden kurmak
demektir.
Şemseddin
Sami, modern anlamda, kültür tarihimizdeki ilk dilbilimcidir. Yazdığı eserlerin
neredeyse tamamı “lisan” üzerinedir. Lisan konusu merkezinde edebiyat, tarih,
coğrafya, kültür ve medeniyet konularına da ilgi duyar. O, dilleri, kültürleri
Türkçe merkezinde araştıran, değerlendiren bir dilbilimci, bir aydın, bir
düşünürdür. Daha çocukluğundan itibaren, sanki belirli bir işi yapmak için
yetişmiş, neredeyse bir düzineye yakın dili bunun için öğrenmiş; Doğuyu ve Batıyı,
dini ve felsefeyi, dili ve edebiyatı, tarihi ve coğrafyayı, sosyolojiyi ve
antropolojiyi sanki bunun için tahsil etmiştir. Bu geniş kültüre onun yetenek
ve çalışma azmi de eklenince ortaya aralarında Kamus’ul Alâm, Kamus-ı Türkî
gibi dev eserlerin de bulunduğu onlarca eser çıkmıştır.
Sami’nin,
“Lisan ve Edebiyatımız” başlıklı yazısında lisan-ı
hulkî ve lisan-ı kesbî diye bir
ayrıma gittiğini görürüz. Onun dil ve kültür, sanat ve edebiyat, bilim ve
felsefe, tarih ve medeniyet konularındaki çalışmalarını bu iki kavram
çerçevesinde anlamaya çalışmak olanaklıdır. Şemseddin Sami, bu ayrımı ortaya
koyabilmek için başta dilbilim olmak üzere, bilim ve felsefe, sosyoloji ve antropoloji,
ilahiyat ve mitoloji, sanat ve edebiyat, tarih ve coğrafya gibi alanlardan da yararlanmıştır.
Onun bütün çalışmalarının bu ayrım etrafında şekillendiğini söylemek mümkündür.
Biz de bu çalışmamızda, bu iki kavramın ne olduğunu ve ne ifade ettiğini Şemseddin
Sami’nin çalışmaları çerçevesinde anlamaya çalışacağız.