Hilmi Yavuz Akademik Sempozyumu, Mardin, Türkiye, 19 - 20 Nisan 2009, ss.393-404
Hilmi Ziya Ülken’in ayrımına göre, tefekkür, “kolektif tefekkür” ve “şahsi tefekkür” olmak üzere ikiye ayrılır. Kolektif tefekkürde, bir toplumun, bir kültürün tümüne ait ifadeler yer alır. Şahsi tefekkür ise felsefe ve edebiyattan oluşur. Kültürümüzde felsefe geleneği yoktur, tefekkür geleneği vardır. Tefekkür; atasözü, masal, türkü, fıkra gibi sözlü gelenek öğelerinde “hikmet” halini alırken, edebiyat eserlerinde kendine güçlü bir ifade alanı bulur. Bu gelenek içinde felsefe edebiyatlaşırken, edebiyat eserleri de felsefi nitelikler kazanır. Bu açıdan söylersek, Hilmi Yavuz, ne kendi başına felsefeci, ne kendi başına edebiyatçıdır. “Felsefe ve edebiyat bağlamı” onda “tefekkür” olarak ortaya çıkar. Ancak bunun için felsefi türdeki yazılarının edebiyatlaşması, edebi türdeki yazılarının da giderek felsefi/kavramsal bir tarzda ortaya çıkması gerekecektir. “Hilmi Yavuz’da Felsefe ve Edebiyat Bağlamı” başlığını taşıyan bu bildiride, Hilmi Yavuz’un eserlerinde felsefe ve edebiyat bağlamının nasıl oluştuğu sorusuna cevap aranacaktır.