Hece, Ankara, 2015
Felsefe, insanın kendini, içinde yaşadığı evreni anlama, dil ve düşünce planında yeniden üretme konusunda üst düzey bir düşünme etkinliğidir. Olgulardan dile, dilden düşünceye, düşünceden felsefeye doğru giden yolda, bir varoluş bilinci ve yaşama kültürü de ortaya çıkar. Bu nedenle felsefi düşünce, bir toplumun sahip olabileceği en iyi şeydir. Başka her şey, bu bilinç sayesinde derinlik kazanır. Felsefi düşünce eksikse varoluşun anlamı da eksiktir, yaşama kültürü de eksiktir, sorular ve sorunlar karşısındaki arayışlar da eksiktir. Felsefenin bireyde bir karşılığı vardır; dilde, kültürde, hatta coğrafyada bir karşılığı vardır. Felsefe ile ilgilenmek, bu karşılığı keşfetme, dahası bu karşılığı oluşturma ve zenginleştirme yönünde bir çabadır. Felsefe bu arayışla benim yolum, bu çabayla benim felsefem olur. “Dünyada ne var?” demek, “benim dünyamda ne var?” demektir; “varlık nedir?” demek, “ben ne kadar varlığım?” demektir; “bilgi nedir?” demek “ne kadar bilebilirim?” demektir; “değer nedir” demek, “hayata nasıl bağlanmalıyım?” demektir. Filozof, yürüdüğü yolu kendisine, kendisini de yürüdüğü yola kattığı ölçüde bir yolculuk yapar; bazen kendi içine dalar, bazen izini sürer düşüncelerin; hayatın evrelerinden geçerek, varoluşun durumlarını tanıyarak adım adım ilerler. Ama o sadece yol yürüyen değil, yeni yollar arayan, yeni yollar yapan kişidir de. Bu nedenle felsefenin bir değil, birden çok yolu vardır. Filozof, kendi yoluna çıktığında düşünce de kendi yoluna girmiş olur. Felsefe Kültürü ismini verdiğimiz bu çalışma, sözü edilen çerçevede, felsefe kültürüne ilişkin makalelerden oluşuyor: Sözlü gelenek ve felsefe, dil ve felsefe, çocuklar için felsefe, felsefe eğitimi, hikmet ve felsefe çerçevesinde, konu, kendi kültür dairemizin verilerinden hareketle anlaşılmaya ve yorumlanmaya çalışılıyor. Bir bakıma, genel anlamda felsefe kültürü yerine, bizim kültür dairemizde felsefenin yerinin ve imkânlarının ne olduğu konusunu sorgulamaya çalışıyor. Felsefe açısından zengin bir çağrışım oluşturan “yol metaforu” da, “benim felsefem, benim yolum” başlığı altında, aforizmalar şeklinde ortaya çıkıyor. Felsefe kültürü konusunda, ülkemizde önemli çalışmalar yapılmıştır. Osmanlının son dönemlerinden beri çeviri faaliyetleri, felsefe kültürüne ilişkin dil, tarih ve sözlük çalışmaları; dilin, tarihin ve geleneğin imkânlarını felsefe yapmak açısından yoklayan araştırmalar, bu bağlamda değerlendirilebilir. İşte bu eser de, alana küçük bir katkı sunmayı amaçlıyor. Söz konusu kültürün genişliği ve derinliği dikkate alındığında, çalışmanın geliştirilmeye ve yeni çalışmalarla zenginleştirilmeye ihtiyaç duyduğundan söz edilebilir. Onu, kendileriyle aynı yolda yürümekten mutluluk duyduğum, felsefe kültürünün yolcularına ithaf ediyorum; yeni ufuklar ve yolculuklar umuduyla…