Edebiyat ve Kimlik


Creative Commons License

Taşdelen V.

BİZİM KÜLLİYE, sa.67, ss.23-26, 2016 (Hakemsiz Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Basım Tarihi: 2016
  • Dergi Adı: BİZİM KÜLLİYE
  • Sayfa Sayıları: ss.23-26
  • Yıldız Teknik Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Kimlik verili olan üzerine verili olmayanın inşa edilmesidir. Bu nedenle, ancak insanlık özünün parladığı zirvede ortaya çıkar. Büyük kimlikler, emek, halas ve ermekle gerçekleşir. Ermeyen ruhlarda, kimlik neşet etmez. Kimliğin parladığı zirveye çıkabilmem için emek vermem ve kendi dar çerçevemden kurtulabilmem gerekir. Ham duygularımı terbiye etmeden kurtuluşa eremem, bedenimi terbiye etmeden kurtuluşa eremem. Ruhumu terbiye etmeden kurtuluşa eremem. Doğa halinde, hep söylenegeldiği gibi bencillik, hırs, öfke ve kıskançlık vardır; bencillik duvarının ardından başkaları gözükmez. Başkalarını algılayabilmek, fark edebilmek, şiddet sarmalından kurtulup “başkası-bilinci”ne ulaşabilmek, bu sayede gerçek bir “ben-bilinci” oluşturabilmek için kendimi terbiye etmem gerekir. Kendimi terbiye etmeden başkasına eremem. Ermemin, kültür içindeki derin anlamlardan biri de bu olmalı: Kendi kıskanç, bencil, öfkeli, tamahkâr, yıkıcı benliğimi terbiye edip başkalarını da hissedebilmem, onlar için de isteyebilmem, onlar için de kaygı duyabilmem; merhamet edebilmem, acılarını anlayabilmem. Başkasına ulaşmadan eremem, başkasına ermeden kimlik olamam, başkalarıyla karşılaşmadan kendim olamam, başkalarında kendimi görmeden kendimi anlayamam, başkalarında kendimi algılamadan kendime ulaşamam, kimlik oluşturamam. Ermede, kendi ham doğam ile başkaları arasında derin vadiler, yüksek dağlar vardır, göklere doğru yükselen sarp kayalıklar vardır. Ancak bu zorlu yolculuğu yapıp başkalarına ulaştığımda erebilirim. Ermek, başkasına ulaşmaktır. Ermek başkasında yurt edinmektir, ermek başkasında yaşamaktır. Ermek, başkasına açılmaktır. Ermek, kendine ermektir, kendini terbiye etmektir. Ancak bu terbiyeden sonra kendi kimliğime ulaşabilirim; kendi kimliğimin nasıl başkalarının kimliği tarafından oluşturulduğunu, kendi bilincime nasıl başkalarında, başkalarının bakışlarında varabildiğimi anlarım. Bilincim, benlik-algım, başkalarında tecessüm eder. Kendimi başkalarının bakışlarında tanırım, kendimi başkalarının yüreklerinde bulurum, kendimi başkalarının ruhlarında büyütürüm. Başkası, kendimi var kıldığım, kendi bilincimi edindiğim gönül coğrafyası. Bu noktada asıl sorunum kendim değil, başkasıdır; başkalarıyla, başkalarının kimliği ile kurduğum ilişkidir. Kimliğimi, ham doğamı yansıtan bencilliğin, cahilliğin, kıskançlığın, öfkenin dar alanında değil, bir toplum, kültür ve medeniyet ortamının yüksek değerler alanına kurarım.