VII. Yıldız Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, İstanbul, Turkey, 17 - 18 December 2020, pp.10
Müzenin tanımı ve işlevleri, ilk müzelerin kökenlerinin tarihlendirildiği antik çağlardan
günümüze birçok değişiklik göstermiştir. Temelleri 16. yüzyılda oluşturulmaya başlanan
nadire kabinelerine dayandırılan modern müzelerden 21. yüzyıl müzelerine müzelerin
değişmeyen en önemli özelliklerinden biri, insanlığın somut ve somut olmayan kültürel
mirasını toplayarak koruma altına alan kültürel bellek mekanları olarak görülmeleridir. 18.
yüzyıl itibariyle müzelerde korunan kültürel bellek daha geniş kitlelerin erişimine açılmış; 20.
yüzyılda toplum odaklı bir anlayışıyla müzelerin koruma, araştırma ve iletişim işlevleri
dönüşmeye başlamış; 21. yüzyılda “katılımcı müzecilik” kavramı ortaya çıkmıştır.
Müzecilik anlayışında yaşanan güncel değişimlerde, bilişim teknolojilerin yaygın kullanımıyla
ivme kazanan müzelerde dijitalleştirme sürecinin etkili olduğu görülmektedir. Bilişim
teknolojilerinin müzecilik alanında kullanılması, müze ile toplum arasında yeni etkileşim
türleri sunmakla kalmayıp; toplumun müzelerde ortak bilgi üretimine katılmasına imkan
sağlayan yeni yöntemler de sağlamaktadır. 21. yüzyılda ortaya konulan bu dijital yöntemlerden
biri olan “folksonomi”; küratör, sanat tarihçisi, koleksiyon uzmanı gibi müze çalışanları
tarafından üretilen taksonomiye dayalı hiyerarşik ve ansiklopedik müze bilgisinin
demokratikleşmesine katkı sağlama potansiyeline sahiptir.
Alanyazın taraması yöntemi kullanılan bu çalışma kapsamında, Türkiye’de folksonomi
kavramını müze çalışmalarıyla bir arada ele alan bilimsel çalışmaların sayısının sınırlı olduğu
tespit edilmiştir. Bu çalışmayla, “folksonomi” kavramının müzelerde koleksiyon yönetimi ve
bilgi üretim süreçlerine katkısının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında,
müze kullanıcısını “katılımcı müzecilik” anlayışına uygun bir şekilde “üreten tüketici”
(prosumer) olarak yeniden konumlandıran “folksonomi”nin dil bariyerini azaltarak entelektüel
erişimi artırma, müzenin dijital ortamlardaki etkileşim faaliyetleri çeşitlendirme, farklı hedef
kitlelerin ihtiyaç ve isteklerinin anlaşılmasına yönelik bilgi sağlama ve müze-toplum ilişkisini
güçlendirme gibi potansiyellerinin “katılımcı müzecilik” anlayışına katkı sağlayabileceği
sonucuna varılmıştır. Bu yönüyle çalışmanın hem ulusal alanyazındaki araştırmalara; hem de
müzelerin “folksonomi” uygulamalarına temel oluşturacağı öngörülmektedir.