Hece, sa.219, ss.79-82, 2015 (Hakemsiz Dergi)
Eski dönemlerde, yazı dili olarak nesir
henüz gelişmediğinden, şiir biricik ifade aracı olarak görülüyordu. Antik Yunan
kültürü, M.Ö. Yedinci ve Altıncı yüzyıllarda, felsefe ile birlikte yeni ifade imkânları
da aramaya başladı. Ancak, ilk felsefi metinlere baktığımızda, hâla şiir dili
kullandıkları, görüşlerini şiir formunda ortaya koydukları görülebilir. M.Ö.
Dördüncü ve Üçüncü Yüzyıllara gelindiğinde nesrin yazı diline girdiğini
görürüz. Sözgelimi Platon, Sokrates’in kişiliğinde, fikirleri tartıştırır; onun
için diyalog uygun bir ifade aracıdır. Aristoteles, bilgi ve görüşleri, belirli
bir düzen içinde sistematik bir şekilde verir; onun için de düzyazı, fikirlerin
açıklanmasına sağladığı geniş imkânla ideal bir ifade tarzıdır.
Aristoteles, Poetika’da, biçim ve içerik, tür ve tema açısından şiir sanatını
inceler. Bir taklit biçimi olan şiir, ona göre epos, tragedya, komedya, dithrambos şiiri olmak üzere türlere ayrılır. Epos’larda kahramanlık hikâyeleri, tragedyalarda soylu ve yüce
olanın, talihin eseri olarak acınacak duruma düşmesi, komedyalarda eksiklik ve
kusur temeline dayalı mimetik bir anlatım söz konusu olur. Dithrambos şiiri ise bir övgü şiiridir. Bu çözümlemeden hareketle
denilebilir ki, lirik şiir, epik ve didaktik şiirle birlikte, şiir sanatının
özünü oluşturan bir nitelikte ortaya çıkar ve en eski şiir formlarından
biridir.
Lir, kökeni mitolojiye dayanan, ilk hâlinin
kaplumbağa kabuğundan yapıldığı söylenen, arp şeklinde telli bir çalgıdır.
Antik Yunan kültüründe, kimi ozanlar, lir eşliğinde şiirlerini söyledikleri
için, lirik şiir denilen tür ortay çıkmıştır. Lirik şiir, nesrin, henüz bir
ifade biçimi olarak ortaya çıkmadığı dönemlerde, sosyal, siyasal, dinsel ve
kültürel koşuların da etkisiyle gelişim göstermiştir. Bununla birlikte, bir
duygu ve ifade varlığı olarak insanın oluğu her yerde lirik duyarlılığın olduğunu
söylemek gerekir. Lirik durum, edebiyatta bir ifade biçimi olarak ortaya
çıkmadan önce de, bir ruh hâli, bir yaşantı durumu, bir duyarlık biçimi olarak hep
var olmuştur. Bunun nedeni, insanın bir akıl varlığı olduğu kadar bir duygu
varlığı da olmasıdır. Platon, duyguların, ruhun ve bedenin birbirine kilitlenmesinin
eseri olduğunu söyler. Buna göre yalnız beden duyguyu oluşturmaz, yalnız ruh da
oluşturmaz; ikisinin birlikteliği oluşturur. Bu duygusal temelden ötürü, her bir birey,
yaşadığı koşullara ve ruh hâline bağlı olarak zaman zaman lirik bir duyarlık içinde
bulunur. Sevinç ve mutlulukta, sevgi ve aşkta, pişmanlık ve acıda lirizm
vardır.