2. Uluslararası Mimarlık ve Tasarım Kongresi, Çanakkale, Türkiye, 11 - 12 Ekim 2018, ss.558-565
Günümüz insanının kendini ‘yer’e ait hissedememe halinin doğurmuş olduğu aidiyet sorununa eğilmek
isteyen bu çalışma, bireylerin arada kalmışlığına ek olarak kamusal alanların da arada kalmış olma durumuna
dikkat çekmektedir. Başka bir ifadeyle, kent içerisinde kamusal alan olarak tasarlanan mekanların, kurgusal
nedenlerle ‘yer’e ait olamama -ve arada kalma- haline değinmesinin yanı sıra; bu mekanlarda var olmaya çalışan insanların da mekanın arada kalmış olma halinden etkilendiğini savunmaktadır. Birey, mekanın fiziksel,
sosyolojik, ekonomik, politik ve daha bir çok probleminden kaynaklı “arada kalmış” hissedebilir ve mekanı
terk etse dahi bu durumdan sıyrılamayabilir. Arada kalma durumu, birey için bir eşikte ya da bir şeyler üretmenin -pozitif- sınırında olma durumunu doğurabilir elbette; fakat aidiyet duyulmayan mekan, kişilerin bireysel
bunalıma -negatif- sürüklenmelerine de sebep olabilir. Benzer şekilde mekanın kent içinde arada kalmış olma
hali de, bir tür mekansal bunalıma sebebiyet verebilir. Bu durumu, iki yüzlü olarak, hem mekan hem de birey
açısından aidiyet duygusu temeline dayandırarak irdeleyen bu çalışma kapsamında, disiplinler arası literatür
taraması yapılmış ve elde edilen bilgi bir araya getirilerek yeniden yorumlanmıştır. Sonuçlar bağlamında ise,
bir sorun olarak ele alınan ‘arada kalma hali’nin üstesinden gelebilmek için bir çözüm ileri sürmek gerekliği
ortaya çıkmıştır. Bu çalışma dahilinde, durumun mekanın ve bireyin yeniden inşası ile olumlanabileceği vurgulanmıştır.