YAhya Kemal Kitabı, Boz, D., Editör, Mehmet Gümüşer Anadolu Lisesi, Kahramanmaraş, ss.305-308, 2009
Yahya Kemal, yukarıdaki
“Ömür” isimli rübâîsinde varoluşun farklı evrelerini ve bu evrelerden bakılınca
dünyanın nasıl göründüğünü; hayatın da, içimizdeki dünyanın da evre evre nasıl
azaldığını, evre evre nasıl çözüldüğünü, evre evre nasıl bir sona doğru
gittiğini anlatır. Hayatın öyle bir evresi vardır ki, insan orada sarhoş edici
bir sonsuzluk duygusuna kapılır. Fanilik algısı oluşmamıştır henüz. Ölüm
başkalarına ait bir hal olarak görünür. Geçmiş yoktur, gelecek en iyi
olasılıkların göz kırptığı hülyalı bir ufuktur. Bir sonraki merhalede ise
yaşanan dünyanın yanına bir yenisi eklenmiş ve “iki dünya” birden görünmeye
başlamıştır. Kişi, artık bu yeni dünyanın verdiği bakış açısı ile birlikte,
kendi varoluşundaki faniliği de keşfetmiş, yaşamın yanına ölümü de eklemiş,
böylece kendi varlığına yaralayıcı bir düşünce olarak katmıştır onu. Bir başka merhale daha vardır ki, şair “hazan
mevsimi” (fasl-ı hazan) olarak anar
onu. Bu dünyada görülmesi gerekenler görülmüş, yaşanması gerekenler yaşanmış
olsa da, yaşamak hep şu anda olup bittiğinden, geçmişe ait yaşanmışlık bir
doygunluk vermez insana. Sözgelimi yemek yiyen doyar, ama yaşayan yaşamaktan
aynı doygunluğu hissetmez. Zira hayat hep şu anda yaşanması, olup bitmesi
gereken bir şeydir. Bu nedenle hayatın daha önceki evrelerindeki yaşanmışlık,
bir “rüya” gibi gelir ona: Yaşadı mı, yaşamadı mı? Kendisi mi yaşadı, yoksa bir
başkası mı? Bu rüyanın içinde şimdiki zaman yoktur. Şimdiki zaman açısı
yalnızca bir “anımsama” olarak yer alır şiirde.