in: Sosyal ve Beşeri Bilimlerde Teori ve Araştırmalar, DOÇ. DR. AYŞE ÇATALCALI CEYLAN,DOÇ. DR. NESLİHAN İYİT,DR. YASİN AKYILDIZ, Editor, Serüven Yayınevi, İzmir, pp.185-200, 2022
Gerçekle belgeselin ilişkisi en az belgesel filmin var oluşu kadar eskidir.
Her ne kadar günümüze kadar belgesel filmin tek bir genel geçer tanımlaması
yapılamamış olsa bile gerek sinema düşünürleri tarafından yapılan
tanımların tamamında gerekse Dünya Belgeselciler Birliği tarafından
yapılan tanımlarda her daim ilk vurgu yapılan unsur belgeselin gerçek ile
ilişkisi olmuştur. Bu ilişki aynı zamanda belgeselin etiğini de belirler. Çünkü
belgesel filmin gerçeği yansıtma ve izleyeni bilgilendirme sorumluluğu
onu birtakım etik prensiplere uymaya zorlar. Bu bağlamda belgesel film
kurmaca filmden oldukça farklı bir noktada durur. Kurmaca film doğası
gereği kurulmuş, hayalden üretilmiştir ve özünü hayattan almasına rağmen
hayatı nasıl yansıtacağı konusunda tamamen özgürdür. İzleyici kurmaca
bir filmi izlerken onun sanat bir yapıt olduğunun ve sanatçının yarattığı
dünyanın hikayesini izlediğini bilmektedir. Ancak belgesel filmde durum
bundan çok farklıdır. Belgesel film gerçeği anlatma iddiasında olduğundan
seyircinin beklentisi ekranda gördüğü her şeyin gerçek olduğu yönündedir.
Bu noktada belgesel yönetmenine de kurmaca yönetmeninden çok farklı
bir sorumluluk düşer. Çünkü belgesel yönetmeni her türlü seçim ve filme
yaptığı her türlü sanatsal müdahale ile gerçeği eksiltme, gölgeleme, değiştirme
ya da manipüle etme suçlamalarıyla karşı karşıya kalabilir.