Yıldızlar, sa.18, ss.82-83, 2015 (Hakemsiz Dergi)
Türkçede, eğitim geniş anlamda
kullanılır. Sözgelimi, öncelikle insanlardaki olumlu davranış değişikliklerini
ifade eder. Ancak, gündelik dilde, hayvanlardaki kimi davranış
değişikliklerinin de eğitim olarak adlandırıldığı durumlar olur. İnsan, hayvanı kendisi için eğitir. Hegel’in
dediği gibi, insan hayvanlara bir isim vermekle, dahası onları belirli amaçlar doğrultusunda
eğitmekle doğa üzerinde bir egemenlik oluşturur; bir köpeği, bir fili, bir atı,
bir güvercini eğitirken, kendisi için eğitir, bundan bir fayda bekler. İnsanı
eğitmekte ise öncelikle eğitilene dönük bir amaç gözetilir. Çünkü söz konusu
olan bir nesne değil, biricikliği olan, hiçbir şekilde yeri başkaları
tarafından doldurulamayan bir şahsiyettir, kişiliktir. Bu durum, insan
eğitiminin ayrıcalıklı yapısını oluşturur. Bu eğitim biçiminin hedefini de,
Kant’ın bir kavramından yararlanarak söylersek,
“özerk birey” ideali oluşturur. Kavrayış gücünü aktif hale getiren,
kendi hayatının öznesi olan, özgürlük ve sorumluluk bilinciyle çevre ve
toplumla ilişkisini etik çerçevede sürdüren, başkalarını hiçbir koşulda
nesneleştirmeyen, onları her bir durumda “kişilik” olarak gören birey ideali,
bu anlayışın temelini oluşturur. Eğitimdeki “davranış değişikliği” bu hedefe
yönelik gerçekleşir. İnsanı bir bilgi küpü ya da bir makinanın parçası olarak
değil, kendi hayatının öznesi olan, bu çerçevede başkaları ile olumlu ilişkiler
geliştirebilen, karar verirken, seçimde bulunurken başkalarını da gözetebilen,
Descartes’ın deyişi ile, başkalarının peşinden gözü kapalı sürüklenip gitmek
yerine kendi aklını kullanabilen, kendine özgü bir bakış açısı oluşturabilen,
varlığı ve hayatı bu bakış açısından görebilen bir şahsiyet olarak
eğitebilirsek, söz konusu davranış değişikliğini de gerçekleştirmiş oluruz. Toplum,
yasa, insan hakları, demokrasi, özgürlük kavramları, ancak bu bireyin yetişmesi
ile gerçeklik kazanıp somut bir temele oturabilir.