5.Yıldız Sosyal Bilimler Kongresi , İstanbul, Türkiye, 13 - 15 Aralık 2018, ss.478-488
Bu bildiride, Suriye İç Savaşı’nda birbirleriyle fiili ve ideolojik çatışma içinde bulunmuş Selefi gruplar arasında dini argümanların meşruiyet sağlama amacıyla karşılıklı olarak aleyhte kullanımı üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda inceleyeceğimiz başlıca Selefi örgütler; tüm devletlerin terör listelerinde yer alan El Kaide, El Nusra/ŞFC/HTŞ, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) ile Ahrarü’ş-Şam‘dır. Değinilecek diğer Selefi gruplar, bu örgütlerle ilişkileri bağlamında ele alınacaktır. Bu çalışmanın öneminin kaynağı, Suriye iç savaşı sırasında kendilerini Selefi olarak tanımlayan söz konusu örgütler arasındaki çatışmalarda dini kavramlar üzerinden nasıl meşruiyet üretildiğinin anlaşılmasına sağlayacağı katkıdır. Tebliğde ele alacağımız Haricilik, Beyat ve Tekfir kavramları kısaca açıklanacak, ardından da gruplar arası mücadelelerde bunların kullanım biçimleri gösterilecektir. Tebliğde grupların kendi internet kaynaklarından ve diğer bağımsız mecralardan desteklenecek veriler kullanılacaktır. Tekfir, Allah’tan vahiy yoluyla gelip peygamberin tebliğ ettiği kesinlikle bilinen dini bir esası inkar eden kimsenin kafirliğine hükmetmeyi ifade etmektedir. IŞİD’in diğer Selefi grupların dini meşruiyetini yok etmek için kullandığı dini argümanın tekfir olduğu görülmektedir. IŞİD, kendisi için rakip olarak gördüğü diğer Selefi grupları tekfir etmek suretiyle onları “dinî meşruiyet alanının dışına taşımakta” böylelikle onlara karşı gerçekleştirdiği tüm eylemleri sözde dini bir meşruiyet çerçevesi içine yerleştirmektedir. El Kaide ve El Nusra/ŞFC/HTŞ başta olmak üzere Suriye İç Savaşı’nda diğer Selefi örgütlerin IŞİD’in dini meşruiyetini yok etmek için kullandığı dini argüman ise Hariciliktir. İslam Tarihi’nin ilk siyasi/dini farklılaşması olarak ortaya çıkan Haricilik, tekfiri aşırı bir şekilde tüm muhaliflerine karşı kullanmasıyla bilinmektedir. Haricilerin, aşırılıkçı ve tekfirci yönleri sebebiyle genel olarak İslam Tarihi boyunca meşru kabul edilmemesi, bu grupları IŞİD’i Haricilerle özdeşleştirerek dini meşruiyetini yok etme amacına yöneltmiştir.
Son olarak, özellikle El Kaide, El Nusra ve IŞİD bağlamında dini bir problem olarak ortaya çıkan biat
üzerinde durulacaktır. Türkçe’de biat şeklinde kullanılan kelimenin Arapça aslı bey’attır. Sosyopolitik
bir akid olarak biat, devlet başkanını seçme, belirleme, İslam hukuku çerçevesinde ona bağlılık
gösterme anlamına gelmektedir. IŞİD, halifeliğini ilan ettikten sonra biat edilebilecek tek meşru
otoritenin kendisi olduğunu iddia etmiştir. Bu minvalde El Kaide ise, IŞİD’in kendisine olan biatını
bozduğunu ilan ederek örgütü kendi saflarından uzaklaştırmıştır. Aynı dönemde El Kaide’ye biatını
yenileyen El Nusra ise, sonraki dönemde Şam’ın Fethi Cephesi ve Tahrirü’ş-Şam Heyeti’ne evrilerek El
Kaide’yle olan ilişkisini sonlandırmıştır. Böylelikle biat meselesi aynı zamanda El Kaide ile El Nusra
arasında da ciddi bir din referanslı meşruiyet problemi ortaya çıkarmıştır.
This paper focuses on the use of religious arguments amongst Salafist groups who have conflicted with
each other in actual and ideological levels in order to legitimize themselves in the Syrian civil war.
In this paper, we will examine the main Salafist organizations Al Qaeda, Al Nusrah Front, ISIS and Ahrar
al-Sham which are recognized as terrorist organizations by all countries. We will examine the other
Salafist organizations in the context of their relations with these main Salafist groups.
The importance of this study is through contribution to the examination of how legitimacy is created
through these religious arguments in conflicts between the organizations that define themselves as
Salafis during the Syrian civil war.
In this paper, we will briefly explain the concepts of takfir (excommunication), bay’ah (oath of
allegiance) and Khawarij and also show how these concepts are used in inter-group fights. This paper
references data and information from the group’s own internet resources and other independent
channels.
Takfir allows ruling the infidels who deny widely accepted religious principles sent by God through
revelation and prophet’s messages. It is seen that the religious arguments used by ISIS to eliminate the
religious legitimacy of the other Salafist groups is takfir. ISIS uses takfir argument against other Salafist
groups [who are seen as rivals themselves] to take them outside the religious legitimacy realm. By doing
this, ISIS places all of its actions in a so-called religious legitimacy framework against these groups.
The religious argument used by other Salafist organizations in the Syrian civil war, firstly Al- Qaeda and
Al- Nusrah Front, to destroy the religious legitimacy of ISIS, is Khawarij. Emerged as the first
political/religious differentation of Islamic history, Khawarij is known to be extreme use of takfir
argument against all its opponents. Kharidjites were not considered as a legitimate religious sect due to
the extreme and takfiri views throughout the history of Islam, these Salafist groups aim to destroy the
religious legitimacy of ISIS by consubstantiating it with Kharidjites.
At the end, we will focus on bay’ah (oath of allegiance) that emerged as a religious issue, especially in the
context of Al- Qaeda, Al- Nusra Front and ISIS. The word “biat” as used in the Turkish language, is
“bey’at” in Arabic language. As a socio-political act, the oath of allegiance means choosing and
determining the head of state and the loyalty to it within the framework of Islamic law. ISIS claimed
itself to be the only legitimate authority after the proclamation of caliphate. In this respect, Al-Qaeda
removed ISIS from its ranks by declaring that ISIS has distorted its allegiance to Al-Qaeda. In the same
time period, Al- Nusra Front has renewed its allegiance to Al- Qaeda, but next period ended the
relationship with Al-Qaeda due to its evolution to Jabhat Fatah al-Sham from Hayat Tahrir al-Sham.