PLANLAMA-PLANNING, cilt.23, sa.1, ss.45-51, 2013 (ESCI)
On yıllık ekonomik büyümenin lokomotifi rolündeki inşaat sektörünü kentsel dönüşüm süreçleri beslemiştir. Bu süreçte, Türkiye’nin son 25 yıllık gündeminde yer alan; yerelleşme, yöneti- şim ve katılım kavramları henüz başarılı bir ilerleme kaydedemeden tümüyle rafa kalkmıştır. Böylece özellikle son 5 yıl içinde kentsel politika ve planlama giderek ülkenin en önemli gündem maddele- rinden biri olarak doğrudan merkezi hükümetin ilgi odağında yer almıştır. Doğal olarak, inşaat gündeminin odağına da ülkenin en büyük kentsel alanı olan İstanbul yerleştirilmiştir. Mekânsal geliş- meye yön veren proje ve planlar aynı zamanda kentlilerin temel haklarını kullanmalarına ve yaşam biçimlerine de yön verir. Böy- lesi plan ve projelerin karar alma süreçleri ise kentlilerin kendi yaşam alanlarıyla ilgili olarak kentlilik haklarını, bir başka deyişle katılım haklarını nasıl kullandıklarını yansıtır. Planlama kurumu- muzdaki katılım sorunsalını eleştirel bir çerçevede düşünmek için İstanbul’daki deneyimler, özellikle Gezi deneyimi önemli fırsatlar sunmaktadır. Kentsel muhalefet hareketinden doğan sivil direniş deneyimi, mekanın giderek ne denli siyasallaştığını ortaya koymuş- tur. Kent planlaması, planlama kurumu içindeki denetim süreçleri- nin dışına çıkarılarak iktidarın gündelik yaşama müdahalesinin bir aracı haline gelmiştir. Bu yaklaşım içinde terk edilen “planlamaya katılım” meselesi bu yazının konusunu oluşturmaktadır.
Construction sector was an engine of last ten year’s economic development and this sector has nurtured by rapid urban regen- eration processes. In this period, Turkeys last quarter’s popular concepts; localization, governance and participation had put on the shelf totally. Therefore, in the last 5 years, urban policy and planning became the most important issues of the central gov- ernment. Construction facilities put on the agenda directly by central government. Naturally, as Turkey’s biggest metropolitan area İstanbul has been the focus of construction agenda. Proj- ects and plans leading spatial development also leads and gives direction to fundamental rights and life styles. Decision-making processes of such urban plans and projects also reflect the way of using participation rights. Experiences from İstanbul, particu- larly Gezi resistance, give an opportunity for critical evaluation of the participation problematic in our planning process. Civil resistance and disobedience that has been arising from and ur- ban movement has revealed that how the space has been po- liticized day by day. Urban planning has gone out of controlling mechanism of the planning system and became an intervention tool of the authority for daily life. As an abandoned concept, “participation in planning” constitutes the main theme of this article.