Sultan II. Abdülhamid dönemi, kültürel ve sosyal anlamda yabancı ülkeler ile ilişkilerin geliştiği, modernleşme algısının sultana göre şekillendiği bir dönem olmuştur. Batılılaşmanın tüm alanlara nüfuz ettiği görülse de hat sanatının muhafaza edildiği görülmektedir. Onun devrinde unutulmaya yüz tutmuş kûfi hattı yeniden ihya edilmiş ve kitâbelerde kullanımı artmaya başlamıştır. Kitâbelerde kullanılan yazı çeşitleri dönemlerine ve yazılan metinlere göre çeşitlilik arz etmektedir. Osmanlı döneminde daha çok celî sülüs ve daha sonraları ise celî ta’lik yazı çeşidi kullanılmış olup, az da olsa muhakkak, rik’a, nesih ve kûfî hatlı kitâbelere de rastlanmaktadır. İslâm yazısının ilk örnekleri kûfi yazıyla meydana getirilmiştir. Uzunca bir müddet Mushaf kitâbetinde kullanılan kûfî, değer taşıyan örnekler sunduktan sonra, Abbâsîler zamanında ortaya çıkan aklâm-ı sittenin Mushaf ve kitap istinsahında egemen olmaya başlaması ile Mushaflardaki yerini belli bölgeler haricinde neshî veya reyhânî denilen yazıya bırakmıştır. Kitâbî yazıdaki kullanımı azalmasına karşın mimari ve celî yazıda tercih edilen kûfi yazı Osmanlıların erken dönemine kadar Anadolu’da kullanım sahası bulmuştur. Selçuklulardan sonra Osmanlı Dönemi’nde de inşa edilen yapıların üzerine mekân ile alâkalı âyet-i kerîme, hadîs-i şerif, manzum veyahut dua gibi metinler eklenerek yapı hem tezyin edilmiş hem de döneme ait önemli bir tarihî kaynak olmuştur. Metinler Türkçe, Arapça ve Farsça olarak yazılmıştır, ancak dönemlere göre ağırlıkla kullanılan dil değişme göstermektedir. 19. yüzyıla kadar Türk İslâm mimarisinde cami, medrese, mektep, kütüphane, çeşme gibi yapı türlerinde kitâbeler yer alırken 18. yüzyılın sonundan başlayıp 20. yüzyıla doğru gittikçe örnekleri artan yapı türlerin görülmektedir. Bunlar arasında saat kulesi, anıt, iskele, tren garı, mektepler gibi kitâbe içeriği, yazı türü ve yazılma sebeplerinde de değişiklikler yaşandığı gözlenmektedir. Günümüzde dönemler hakkında bilgi almak, yazılı kaynaklar ve kitâbelerin detaylı incelenmesiyle elde edilmektedir. II. Abdülhamid döneminde inşa edilen birçok yapı bulunmaktadır. Hem estetik hem de tarih açısından önem taşıyan kitâbeler inşa edilen binalarda, çeşmelerde, camilerde karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı Devleti’nde cülus konusu hükümdarın tahta geçişinin ve iktidarının en belirgin törenlerindendir. Özellikle Sultan II. Abdülhamid’in 25. cülus töreni diğer cülus törenlerinin içeriklerine ve kapsamlarına göre oldukça farklılık göstermektedir. Bu çalışmada kitâbelerin yazılış sebebi ve içerik açısından yeni bir durum olan cülus konulu kitâbelerin Osmanlı coğrafyasında nerelerde bulundukları, hangi yapı türlerinde yer aldıkları, metinlerin benzer ya da farklı yönleri ile varsa kitâbelerin sanatkârları ele alınacaktır.
The reign of Sultan Abdulhamid II was a period in which relations with foreign countries developed culturally and socially, and the perception of modernization was shaped in regard to the sultan. Although it can be observed that Westernization has penetrated every facet of society, it is seen that the art of calligraphy has been conserved. During his reign, the forgotten Kufic script was revived and its use in inscriptions began to increase. The types of scripts used in the inscriptions vary depending on the period of the text and its context. During the Ottoman period, jeli thuluth, and later on the jali ta’lik scripts were commonly used. Although in small quantity, it is possible to encounter inscriptions with muhakkak, rik’a, naskh, and Kufic scripts. While there were inscriptions in buildings such as mosques, madrasahs, schools, libraries, and fountains in Turkish Islamic architecture until the 19th century, it is distinguished that at the beginning of the 20th century with the change of building categories (clock tower, monument, pier, train station), there were changes in the content of the inscriptions, types of script, and the reasons to write. Today, information about the different eras is obtained by examining the written sources and inscriptions in detail. There are many buildings built during the reign of Abdulhamid II. Inscriptions carry an important value regarding aesthetics and history and this can be observed at all levels. The accession to the throne ceremonies (Cülus), mentioned in the Ottoman Empire generally took place during the transition of princes to the throne and notably, the ceremonies during the Abdulhamid II era are significant. The 25th accession to the throne ceremony of the sultan differs considerably according to the content and scope of the other accession to the throne ceremonies. In this study, the location of the inscriptions detailing throne ascension ceremonies (a topic that had recently been inscribed on inscriptions for various new reasons) in the Ottoman Empire, on which types of structures they are located in, similar or different aspects of the texts on those inscriptions and the artists who inscribed them, if any, will be discussed.