Hece, sa.181, ss.15-25, 2012 (Hakemsiz Dergi)
Kemal Tahir’in
eselerinde edebiyattan tarihe, sosyolojiden felsefeye zengin bir doku vardır.
O, roman, hikâye, şiir gibi türlerin yanında, bu çalışmalarına zemin
oluşturacak sosyolojik, ideolojik, felsefi çözümlemeler de yapmış, bunları
notlar haline getirmiştir. Onun eserlerinde doğrudan bir medeniyet sorgulaması,
bu konuda felsefi ve kavramsal düzeyde bir çözümleme girişimi bulunmasa da her
bir çalışmasının baştan sona bu kavram etrafında dönüp dolaştığını
söyleyebiliriz. Söz konusu çalışmalarda açıkça görülebilecek iki temel medeniyet
halkası vardır. Bunlardan biri Doğu, diğeri ise Batı oluşum halkasıdır. Onun
eserleri başlıca bu iki gerçeklik alanından beslenir; doğrudan ya da dolaylı
şekilde doğu ve batı gerçeğini tanımaya çalışır.
Kemal Tahir’in
ilerlemeci bir tarih anlayışı vardır. Ona göre insan, yeryüzündeki uzun tarihi
içinde sürekli olarak ilerlemiş, bağrında yaşadığı doğa ile mücadele halinde
kendini geliştirmiş, doğa ile mücadele ederken bir yandan da kendi insani
dünyasını inşa etmiştir. Bu inşa biçiminde sadece doğa ile değil, insanın
hemcinsleriyle mücadelesi de söz konusudur. Bu mücadele süreci içinde sınıfsız toplumdan
sınıflı topluma doğru evrilmiş, feodaliteden burjuvaziye, oradan da yeniden
sınıfsız topluma doğru yönelmiştir. Bu süreç, sınıflar arası savaşımın da
sürecidir.[1] İnsan,
aralıksız çatışmalar, mücadeleler, engeller, krizler, art arda sıçrayışlar
içinde gücün ve bilincin daha yüksek derecelerine doğru ilerlemiştir.[2] Bu
gelişim süreci, medeniyetleri de üreten bir süreçtir. İçinde insanın kendini
geliştirdiği tarih süreci, aynı zamanda medeniyetlerin oluştuğu bir süreçtir de.
Bu nedenle medeniyetlerin ortaya çıkması, birdenbire olmamış, zamanın geçmesi, bir
yaşanmışlığın ortaya çıkması, ekonomik ve sosyal tutumların belirmesi
gerekmiştir. İşte Doğu ve Batı medeniyetleri, en üst kategoriler olarak bu
yaşanmışlığın, bu ekonomik ve sosyal tutumların adıdır....
[1]
“Uygarlığın temeli, bir sınıfın başka sınıfça sömürülmesi olduğu için
uygarlığın bütün gelişimi sürekli bir çatışma içinde gerçekleşir… Sınıfsız
toplumlardan sınıflı toplumlara geçişin genel hareketi tarihin temel taşıdır.”
Kemal Tahir, Sosyalizm, Toplum ve Gerçek,
haz. Cengiz Yazoğlu, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1992, s. 266, 344.
[2] Kemal
Tahir, Sosyalizm, Toplum ve Gerçek,
s. 38-39.